24 Mart 2015 Salı

asyacose-Atlar
Atlar ve Hayatlar

              Hayattan lezzet almanın bir yolu


Merhaba arkadaslar inönü üniversitesi atçılık ve binicilik topluluğunun aktif üyesi olarak atlarla olan ilişkimin nasıl  başladığından bahsedeceğim.

Atlar ile ilk karşılaşmam 4-5 yaşlarında iken oldu ve pek de iç açıcı olmamıştı. Atlarla ikinci buluşmam ise  İnonü Üniversitesi Battalgazi kampüsünde oldu. Burdaki deneyimli, iyi, anlayışlı  antrenorlerimiz sayesinde atlarla iletişim kurmakta zorlanmadım. Zaten en büyük sıkıntımda atlara dokunmak, yaklaşmak... Atlara yaklaşmam ve onlarla bağ kurabilmem için bir fırsat verildi ve ben bu fırsatı kaçırmamak için oldukça çaba sarf ediyorum. Bütün ilgime rağmen atlara yaklaşmak benim için  korku verici olmasına rağmen bütün bunları aşmak bi o kadar da mutluluk verdi.

İlk atım Hunter. Seninle dokunmayı, bağlanmayıbinmeyi, rüzgarı hissedebilmeyi öğrendim. İlk tımarım, ilk sarılışım, sıcaklığını ilk hissedişim.... Bunların nasıl haz verdiğini denemeden anlamak imkansız. İlk antrenörum Davud Bey ile ilk tanışmamızda son derece ciddi, sert ve kararlı olmasaydı belki Hunter'a yaklaşmam bu kadar kolay olmayacaktı. Elimde malzemeler ve tımara başlıyorum. Başladığım ilk an kalbimin hızlı atışını hissedebiliyordum. Ata bu derece yakın olmak, avuç içlerimde onun ısısı ve parmak aralarımdaki tüyleri... bu duygu işte bu duyguya aşık olmaya başladım. Sarılmak atlara güven verirmiş, aslında ona güven verdiği kadar bana da veriyordu artık. Hunterla ilgilendikçe bir bağ kurulduğunu hissediyordum. Atlara tımar yapıyor, yapılan tımarlarıda büyük bir mutlulukla izliyordum. Tımarı seviyorlar bu onları mutlu ediyor onlar mutlu olunca sizde mutlu oluyorsunuz. Çünkü bir bağınız var artık. Sonra sert fırçayla saçlarını tarıyorum. Bu onun asilliğine asillik katıyor. Her tımar her fırça onu daha temiz görünmesini sağlıyor. Her canlı temiz olmak ister ve her canlının başka bir canlıya ihtiyacı vardır. Atların temizlenmelerine, beslenmelerine yardım ediyoruz karşılığında onlarda bizim ruhumuzun dinlenmesini, şehrin gürültüsünden uzaklaşmamızı, paylaşımda bulunmamızı, psikolojik ve fizyolojik gelişimimizi sağlıyorlar.

Her şey çok güzel de ata nasıl binecektim.? Bu düşünce kafamda dönüp dururken gerginliğim de cabasıydı.. Ve sıra ata binmeye geldi..Atın arkasından geçmeden solundan binip~inmem ,sol ayağımı üzengiye yerleştirerek eğerinden desteği alıp tek hamlede binmem gerektiği gösterildi.Tabiki ben bunları yapamadım ama merdivenler bu anlar içindir anlarsınız yaa..Merdivenin desteğiyle sonunda hayal ettiğim yerdeydim..atın üstündeyim.. Bu güçlü, koca canlının kontrolü bende ama ben onu nasıl idare edeceğimi bilmiyorum söylenen hiçbìr şeyi zihnim algılamıyordu. Olayın büyüsünden sıyrılıp antrenörümün komutlarına kulak verdim. Ayaklarımı üzengiye tam geçirmemem, ipleri çok sıkmamam, topuklarıma basmam ve birazda sesle harekete geçebileceğimizi öğrendim. Döneceğimiz taraftaki ipi çekerek o taraftaki topuğumuzu vurunca rahatlıkla yön değiştirebileceğimizi, ipleri 3 parmakla tutup atın ritmine uyum sağlamam ve durmak için de ipleri çekmem gerektiğini anlatıyordu.

Ve işte rüzgarı hissettiğim o an.. Onu hissedince daha fazlasını istiyor ve daha hızlı gitme çabasına giriyorsun. Az önce bağ kurduğun canlının üstünde olduğunu unutuyorsun bir anlık. Varlıklarını hissetmek bana iyi geliyor olmalı ki bütün alerjilerime, kronik farenjitime rağmen gidip onları tımarlıyor, onlarla iletişim ve göz teması kuruyorum. Başka bir canlıya güveniyorsun ve bütün derdini onunla birlikte rüzgara bırakıp yeniden canlanıyorsun. İçinde bulunduğumuz tekno-dünyadan doğal kalan ender yerlerden biridir çiftlikler. Kulağına gerçekleri, hayatı, yaşamayı fısıldıyor. İşte karşında birbirinden asil atlar. Her at sana bir diğerinden daha farklı duygular Hissettiriyor. Tıpkı insanlar gibi..

Bir de hipoterapi var. Bunu da tavla girişindeki yazıya gözümün takılması sonucu ufak bir araştırmayla öğrendim. Engelliler için doğal bir egzersiz. Duruş, denge ve kas ve karar yapılarını güçlendiren bir metottur. Algı ve fiziksel fonksiyonların gelişmesine yardımcı olur. Bu spor sosyal pediatri alanında birçok engelli çocuğa yardımcı olabilir. Nasıl diye merak ediyorsunuz değil mi? Bende meraklı biriyim ve benim gibiler için öğrendiklerimin bir kısmı paylaşmak istedim. İnsana en yakın hayvan attır. Ritmik hareketleri insan hareketlerine çok yakındır. Düşününki atın ön ayakları sizin kollarınız ve arka ayaklarda ayaklarınız. Bundan faydalanarak uygulanan hipoterapi beden devingenliğini geliştirir ve eklemleri güçlendirir. Atın ritmik hareketleri sinir sistemini düzenler ve doğal bir bilinçlenmenin başlamasını sağlar. Sinir sistemindeki hareketlenme ile hasta dilini daha iyi kullanabilir, hareket kabiliyeti otomatik olarak gelişir. Kliniklerden uzakta doğal ortamda olması hastanın daha rahat olmasını da sağlar. Otizm, hareket bozukluğu, artrit, inme, omurilik felci, davranış bozuklukları, psikolojik bozukluklar gibi rahatsızlıklarda tercih edilen non-farmakolojik bir yöntemdir. Bu yöntemle kas gelişimi adaptasyon, sosyal etkileşim, daha güçlü hareket yeteneği, zihinsel rahatlama gibi bir çok kazanım sağlıyor. Uygulaması ise iyi bir binicilik eğitimi almış fizyoterapist ve bir antrenör eşliğinde yapılıyor.Sanırım gerçekten ilgimi çeken bir alan buldum.

 İşte birde bu duyguları tatmamızı sağlayan kişi var "Sabri Başkan" . Samimi, içten ve yumuşak huylu olmasaydı belki de buralara gelmekte daha çekingen olabilirdik. Tabi diğer antrenörlerimiz de var. Cemil ve Aykut kuzenlerin ilgi ve alakalarından, harika at binişlerinden bahsetmemek olmaz. Kendinden başka bir canlıyı seven onu koruyan insanlardan korkmayın. Onları dost edinin. Atlara ilgimin temelini oluşturan bu güzel insanlara teşekkürü borç bilirim.